Üyelik Girişi
Hava Durumu
Takvim
Balcı Remzi Vurdum

 

Ön-Em Oto

GÜNDÖNDÜ (MÜ?) / Ziya GÖKERKÜÇÜK-Hudut Gazetesi

Bulunduğum yer neresi olursa olsun Edirne yerelini ve Trakya bölgesini izlemek alışkanlığım oldu. İnsanın yaşadığı çevreden başlayarak bölgesini, ülkesini ve dünyayı izlemesi, yorumlaması ve sorunları görmesi, çözümlere katılması gerekmektedir. Bu, çağdaş yurttaşın sorumluluğu olmalıdır. Trakya’nın en önemli ürünü Ayçiçeği veya Günebakan veya da Gündöndü’dür. Bu haftanın yoğunluğu işte bu bölgesel gelir kaynağımızdı. Değerli gazeteci Gökhan Tuzladan tam zamanında Tekrumeli Televizyonunda bu konuyu tartıştı. İl Genel Meclisi üyesi (Erdal Akgün), Çiftçi (İskender Köyü Muhtarı) ve sanırım tüccar (Mustafa Yardımcı) sıfatıyla bir kişi vardı. Eksik olan çiftçilerin örgütlü olduğu sendikalardan Ayçiçek-Sen yetkilisi yoktu. Erdal Bey bulunduğu muhalefet gereği doğru yere çekip bu sorunun siyasi olduğu üzerinden dil dökmeye çalıştı. Ama tüccar ve eski borsa başkanı Yardımcı üreticiyi savundu ve Trakya Birlik yönetimini suçladı. Tüccar ve üretici kimliğini de söyledi sıklıkla. Ama nedense hükümetin tarım politikasını hep es geçmeyi yeğledi. İşin özü siyasi iktidarın tarım politikasıdır. Ülkemiz tarım ve hayvancılıkta kendine yeterdi. Gelişmiş ülkeler diğer üretim alanlarında olduğun gibi tarım ve hayvancılıkta da üretimi düşürmemizi, üreticiyi korumayı kaldırmamızı ve serbest piyasayı dayatmışlardır.
Tüm bunların yanında üretim girdilerinin pahalı olması da üretimi zora düşürmüş, üreticiyi darda bırakmıştır. Üreticilerimizin örgütsüz ve bilinçsizliği, devletine olan güveni sonucunda da başarıya ulaşılmıştır. Bize bunları dayatan ülkeler tarım ve hayvancılık üretimlerini kendi ülkelerinde hep desteklemişler ve dışarıdan gelecek ürünlere de kota uygulayarak kendi üreticilerini korumuşlardır. Bu nedenle Keşan’daki Ayçiçek-Sen mitingi güzel ve anlamlı bir çıkıştır. Ülkemizin üretici kesimi bu gerçeği görmek ve yarınını bu yolda kurmak zorundadır. Okurlarımızdan bazılarının “çiftçimiz örgütlü” diyeceğini biliyorum. O örgüt de Ziraat Odalarıdır. Odalar devletin yarı resmi kurumlarıdır ve sivil, bağımsız örgütlenmeler değildir. Devlet ilgili bakanlıkların görevini odalara yaptırır ülkemizde. Hangi oda siyasi iktidara karşı bir tavır koysa hükümetler ona baskı yaparlar. Mimar ve Mühendis Odaları, Tabip Odaları, Eczacı Odaları gibi. Yoksul ve bilinçsiz tarımsal üreticilerin örgütü olan Ziraat Odaları siyasi iktidara pek muhalif olamadığından yerellerde tam bir çiftlik olarak siyasilere yataklık yaptığından şimdilik baskı altına alınmamıştır. Örneklerini çevrenizdeki Ziraat Odası başkanlarından anlayabilirsiniz. Benim tanıdığım Edirne Ziraat Odası Başkanı ve Uzunköprü Ziraat Odası başkanlarının çiftçinin hakkını koruyan, tarımsal üretimin sağlıklı ve üretici çıkarına olması anlamında neler yaptılar yıllardır? Biri sağcı diğeri solcu olduğunu söyler. Trakya Birlik bir üretici kuruluşudur. Ama üreticileri sömüren hale gelmiştir. Seçilen başkanları bir eli yağda, bir eli balda adeta siyasi şov yaparlar ve gün gelir güçlü olan siyasi partiden vekil olurlar. Tarım üzerine tartışmak ve akıl yürütmek değil işim, bunun tartışılması ise gerekli. Ama farklı bakışlardaki insanların tartışması ve illaki üreticilerin ve de bağımsız örgütlerinin tartışması kaçınılmazdır. Çiftçimiz bunları dinleyecek ve doğruyu bulacaktır. Çiftçinin de artık diğer çalışanlarda olduğu gibi devletine değil kendine güvenmesi zorunludur. Kendi derdini kendisi çözecektir. Yağ sanayicileri örgütlüdürler ve ham maddeyi nerede ucuz bulurlarsa oradan alırlar. Burada güvenmemiz gereken devlet araya girerek çiftçiyi korumak adına diğer ülkelerde olduğu gibi piyasaya müdahale edecek ve üreticiye destek vermeli, ithalata da kota koymalıdır. Ama bunu yapmaz çünkü devleti elinde tutan siyasiler üreticiden, yoksuldan oy alır ama sermayeye, dünya şirketlerine hizmet eder. Dünyada en pahalı petrol ürünleri, ilaç, gübre ve diğer tarımsal araçlar bizdedir. Yine de çiftçimiz sessizce beklemektedir; “Du bakalım ne olacak?” diyerek. Çiftçimiz beklemekle bir şey olmadığını kuşaktan kuşağa göremedi ise yeni kuşaklar da aynı acıları yaşayacak ve dünyanın en verimli topraklarına sahip ülkemizde tarım ve hayvancılık yok olacaktır. “Du bakalım ne olacak?” sorusunun yanıtı her gün görülmektedir aslında. Haziran ayı içinde Tarım Bakanı Mehdi Eker'e âşık olduğunu söyleyen AKP’li iş adamı Ethem Sancak; “Tarımı köylünün elinden almak gerek” demişti. Yokluk ve yoksulluktan tarlalar el değiştirmekte. Sancak gibilerinin talebi ile meralar da köylünün elinden alındı ve 29 yıllığına bu sermaye guruplarına verilecek. İyi de bu köylüler ne yapacak? Bunun kararını köylüler verecekler. Ya yok olup gidecekler ya da örgütlenip çağa uygun tarımsal üretim yapacaklar. Seçimi yapmalıdırlar. İktidara veya muhalefete değil kendi çıkarlarını savunan bilim insanlarına ve örgütlere güvenerek kendi mücadelelerini örgütlemelidirler. Bence gün döndü artık, yol gösteren de var. Öncelikle, Ziraat Odaları, Köy Koop gibi örgütlerini kendi çıkarları için çalışmaya zorlamalıdırlar. En sağlıklısı da öz örgütleri olan sendikalarını, üretim ve tüketim kooperatiflerini kurmalıdırlar.


781 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam61
Toplam Ziyaret453878
Saat
Site Haritası
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.429932.5599
Euro34.801134.9406